Kemal Kılıçdaroğlu: Yetki verin, Türkiye’yi ayağa kaldıracağım
2023 seçimlerine geri sayım başladı.
AK Parti ve MHP’nin kurduğu Cumhur İttifakı’na karşı CHP, Düzgün Parti ve Saadet Partisi’nin kurdukları Millet İttifakı; Demokrat, DEVA, ve Gelecek Partisi ile bir arada hareket etme sonucu aldı.
Cumhur İttifakı seçim çalışmalarına devam ederken, muhalefet de çalışmalara başladı.
Türkiye’yi gezdiğini belirten CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, son olarak Sivas’a gitti.
Zara ilçesinde konuşan Kılıçdaroğlu, vatandaşlardan yetki istedi..
“Yetki verin, Türkiye’yi ayağa kaldıracağım”
“En büyük gücüm, bu ülkenin insanları” vurgusunda bulunan Kılıçdaroğlu, şu tabirleri kullandı:
“Bir ahlakımız var, faziletimiz var, Mevlana’mız var. bu biçimde bir tablo olabilir mi? Bu tabloyu değiştireceğiz. Mevlana’nın, Ahi Evran’ın kültürü her neyse; tıpkı kültürle yolumuza devam edeceğiz. Beşerler birbirlerine hürmet gösterecek, beşerler birbirini kucaklayacak. Komşu, komşunun külüne muhtaçsa, komşu ile komşu içinde sevgi olacak. Sokakta neredeyse birbirimize selam veremez hale getirdiler. Buradan, Türkiye’yi çekip çıkaracağım.
Benim tek gücüm sizlersiniz. Onlar bir yere dayanır. ‘Dışarıdan takviye gelsin, şuradan para bulayım.’ En büyük gücüm, bu ülkenin insanları. Tek güvendiğim sizlersiniz. Yetki verin, Türkiye’yi düzelteceğim. Yetki verin Türkiye’yi ayağa kaldıracağım. Yetki verin, Türkiye’yi kardeş yapacağım.
“Bu kardeşiniz Türkiye’nin tüm meselelerini çözecek”
Hiç kaygı etmeyin. Bu kardeşiniz, Türkiye’nin bütün meselelerini çözecek. Benim dünya malında gözüm yok. hiç bir çocuğun yatağa aç girmediği, her annenin sevgiyle çocuğunu yatağa yatırdığı, esnafın kazandığı, fabrikaların çalıştığı, çiftçinin kazandığı, alın terinin pahasını aldığı bir Türkiye’yi inşa edeceğim. Kelam veriyorum. Millet İttifakı olarak daima birlikte bunu yapacağız.”
“Vatandaşlarımı dinliyorum, kederlerini dinliyorum”
Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarından satır başları;
“Türkiye’nin ortasında bulunduğu durum güzel değil, esnaf rahatsız; berberinden tutun manavına kadar rahatsızlığı bütün alanlarda hissediyorsunuz. Bu ülkenin huzura, birlikteliğe muhtaçlığı var. birlikte, bir, canlı olmalıyız, hoş olmalıyız. Bizim hoş hasletlerimiz vardı, derdik ki; ‘Komşu komşunun külüne muhtaç’ diye. Artık komşu komşunun kimliğini sorgulamaya başladı. Buradan Türkiye’yi çıkarmak zorundayız.
“Geçimimiz âlâ değil”
Kısır siyaset bize bir şey vermedi, Türkiye’ye bir şey vermedi, kısır hengamelerin bu memlekete hiç bir yararı yoktur. Kısır arbedelerin ötesine çıkmak zorundayız. Derin yoksulluk oluşmaya başladı, anneler çocuklarını yatağa aç yatırmaya başladılar, esnaf hakikat düzgün siftah yapamaz oldu, çiftçi ürettiği eserin karşılığını alamıyor. Gübreye, samana, ilaca bakın…. Geçimimiz âlâ değil, vatandaşın geçimi âlâ değil. Buradan Türkiye’yi çıkarmamız lazım.
Türkiye’yi buradan çıkarmanın yolu pak siyasettir, ahlaklı siyasettir, siyasete giren kişinin cebini doldurması için efor harcanması değil, cebini doldurması için dolandırıcılık yapması değil, haram yemesi değil. Kıymetli olan; siyasetçi çalışacak vatandaşın cebi dolacak. Vatandaş gidecek parasıyla alışveriş yapacak, fabrikalar çalışacak, tarlalarda beşerler mamüllerini üretecekler, satacaklar, gelir elde edecekler. Hiç kimsenin mağdur olmadığı, hiç bir çocuğun yatağa aç girmediği hoş bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız. O niçinle size sesleniyorum; sakın ola ki bütün bu şikayetler sizi ümitsizliğe kaptırmasın, ümitsizlik bizim kitabımızda yoktur. Biz umudumuzu beslemek zorundayız.
“Yoğun bir işsizlik var biliyorum”
Bu hoş ülkede kalkınmak, helalleşmek, kucaklaşmak zorundayız. Hiç kimsenin kimliğinden, inancından, hayat biçiminden ötürü birisini ötekileştirmemeliyiz. Kardeşiz, birlikteiz, vatanımız bir, bayrağımız bir ve o bayrağın altında huzur ortasında yaşamak istiyoruz. Hengameden uzak yaşamak istiyoruz. Komşumuz açken ona da ekmek götürmeliyiz. Dayanışma külçeşidini kesinlikle geliştirilmeliyiz. Ağır bir işsizlik var biliyorum, milyonlarca insan işsiz biliyorum lakin milyonlarca insan işsizken beşli çetelerin cebinde dolarları, avroları da biliyorum. Bu millete yemin ettim; beşli çetenin sizden hortumladığı her kuruşu, her doları, her avroyu alacağım esnafa vereceğim, milletime vereceğim.
Benim millet anlayışım onların millet anlayışı üzere değildir. Bizde beşli çeteler yoktur. Bizde kimin alın teri var ise alın terinin hakkını alma vardır. İşsizlikle gayret vardır. Düşünebiliyor musunuz? Bir anne çocuğunu yatağa aç yatırırsa o annenin ızdırabını, dramını biliyor musunuz? Hayvanını yeteri kadar besleyemeyen çiftçiyi, yem bulamayan çiftçiyi düşünün, o çiftçinin acısını düşünün. Birileri Ankara’da hükümdarlar üzere oturur, saraylarda oturur, ceplerinde avrolar, dolarlar; ahkam keseler, bu ahkamlara inanmayın. Bu kardeşinize inanın. Benim saraylarda gözüm yok, saraylarda oturmak üzere fikrim yok, mütevazı çalışırım. Benim evlatlarımın ne iş yaptığını kimse bilmez onlar çalışırlar alın terinin karşılığını alırlar mütevazı ömürlerini sürdürürler. Saraylarda oturmak, paraları götürmek, malları götürmek, dolarları, avroları götürenlerden hesabı soracağım, bu milletin hakkı için soracağım.
“Biz kucaklaşmak, helalleşmek istiyoruz”
Bu ülkede bir çocuk yatağa aç giriyorsa, 85 milyon aç demektir. 85 milyon insan, bir çocuğun yatağa aç girmesine seyirci kalamaz. Hele hele bir siyasetçi asla seyirci kalamaz. Sizden bir şey istiyorum. Yarın sandık gelecek. Oy kullanacaksınız. Elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu o denli kullanın. Bizi ayrıştırıyorlar, ayrışmayacağız. Bölmek istiyorlar, bölünmeyeceğiz. birlikte olacağız. Hengame ettirmek istiyorlar. Hengame etmeyeceğiz. Niçin hengame edelim? Hangi münasebet ile hengame edelim. Dayanışma kültürümüzü, imece kültürümüzü geliştirelim.
Esnaf, Ahi Evran geleneğinden geliyor. Komşusu siftah yapmadan; alışverişi şuradan yap diyor, o da siftah yapsın diyor. Yani bu dayanışma külçeşidini, tarihi kültürü, Mevlana’nın külçeşidini, Hacı Bektaş-ı Veli’nin külçeşidini daima birlikte büyütmek zorundayız. Bu topraklara hayat veren Anadolu erenleri, hiç kimsenin yoksul fukara kalmasını istememişlerdir. her insanın karnı doysun, her meskende huzur olsun, her meskende rahmet olsun. En büyük dileğimiz bu. Birilerinin bir eli yağda, öbürü balda. Yandaki komşu açsa olmaz. Bizim inancımız da bunu kabul etmez. Kültürümüz de kabul etmez. Komşu kültürü, Ahi Cihan kültürü… birlikte olmak zorundayız. bir arada olmak zorundayız. Birbirimizin sıkıntısını dinlemek zorundayız. Berbat siyaseti dışlayalım. Ayrıştıran siyaset olmasın. Biz kucaklaşmak, helalleşmek istiyoruz. Helalleşmenin ne kadar bedelli olduğunu en düzgün sizler bilirsiniz.
“Neredeyse birbirimize selam veremez hale geldik”
Öyle bir noktaya geldik ki… Neredeyse komşular birbirine düşman olacak. Bu nasıl bir anlayıştır? Bu anlayıştan; Allah nasip eder, sizler dayanak verirseniz, Türkiye’yi bu yangın yerinden çekip çıkaracağım. Her meskende huzur olacak. Her konutta rahmet olacak. Her esnafı yüzü gülecek.
Bu kardeşiniz, beşli çetelerin adamı değildir. Bu kardeşiniz, uyuşturucu baronlarının adamı değildir. Bu kardeşiniz, mafyanın adamı değildir. Bu kardeşiniz, halkın adamıdır. Sizin için çalışıyorum. Sizin için hengame veriyorum, sizin için gayret ediyorum. Benim dünya malında gözüm yok. Ne olacak, ekmek yiyoruz, karnımız doyuyor. Lakin bir çocuk yatağa aç giriyorsa, bir anne evladını yeteri kadar besleyemiyorsa, o keder; hepimizin ortak kederi olmak zorundadır. Siyaset, millete neredeyse bunu unutturacaktı.
Neredeyse birbirimize selam veremez hale geldik. Nasıl bir ülke haline getirdiler, kardeşim? Bu ülkede barışı, huzuru, Mevlâna külçeşidini inşallah getireceğiz. Herkes kucaklaşacak. Her evladımızın karnı doyacak. Üniversiteyi bitiren, işsiz gezen; milyonlarca gencimiz var. Beşerde biraz vicdan olur. Sen sarayında oturuyorsun da evladını güç bela üniversitede okutmuş bir anne baba… O evlat işsizken, o ailenin dramını sanki o beşerler biliyorlar mı? Bilmiyorlar.”
2023 seçimlerine geri sayım başladı.
AK Parti ve MHP’nin kurduğu Cumhur İttifakı’na karşı CHP, Düzgün Parti ve Saadet Partisi’nin kurdukları Millet İttifakı; Demokrat, DEVA, ve Gelecek Partisi ile bir arada hareket etme sonucu aldı.
Cumhur İttifakı seçim çalışmalarına devam ederken, muhalefet de çalışmalara başladı.
Türkiye’yi gezdiğini belirten CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, son olarak Sivas’a gitti.
Zara ilçesinde konuşan Kılıçdaroğlu, vatandaşlardan yetki istedi..
“Yetki verin, Türkiye’yi ayağa kaldıracağım”
“En büyük gücüm, bu ülkenin insanları” vurgusunda bulunan Kılıçdaroğlu, şu tabirleri kullandı:
“Bir ahlakımız var, faziletimiz var, Mevlana’mız var. bu biçimde bir tablo olabilir mi? Bu tabloyu değiştireceğiz. Mevlana’nın, Ahi Evran’ın kültürü her neyse; tıpkı kültürle yolumuza devam edeceğiz. Beşerler birbirlerine hürmet gösterecek, beşerler birbirini kucaklayacak. Komşu, komşunun külüne muhtaçsa, komşu ile komşu içinde sevgi olacak. Sokakta neredeyse birbirimize selam veremez hale getirdiler. Buradan, Türkiye’yi çekip çıkaracağım.
Benim tek gücüm sizlersiniz. Onlar bir yere dayanır. ‘Dışarıdan takviye gelsin, şuradan para bulayım.’ En büyük gücüm, bu ülkenin insanları. Tek güvendiğim sizlersiniz. Yetki verin, Türkiye’yi düzelteceğim. Yetki verin Türkiye’yi ayağa kaldıracağım. Yetki verin, Türkiye’yi kardeş yapacağım.
“Bu kardeşiniz Türkiye’nin tüm meselelerini çözecek”
Hiç kaygı etmeyin. Bu kardeşiniz, Türkiye’nin bütün meselelerini çözecek. Benim dünya malında gözüm yok. hiç bir çocuğun yatağa aç girmediği, her annenin sevgiyle çocuğunu yatağa yatırdığı, esnafın kazandığı, fabrikaların çalıştığı, çiftçinin kazandığı, alın terinin pahasını aldığı bir Türkiye’yi inşa edeceğim. Kelam veriyorum. Millet İttifakı olarak daima birlikte bunu yapacağız.”
“Vatandaşlarımı dinliyorum, kederlerini dinliyorum”
Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarından satır başları;
“Türkiye’nin ortasında bulunduğu durum güzel değil, esnaf rahatsız; berberinden tutun manavına kadar rahatsızlığı bütün alanlarda hissediyorsunuz. Bu ülkenin huzura, birlikteliğe muhtaçlığı var. birlikte, bir, canlı olmalıyız, hoş olmalıyız. Bizim hoş hasletlerimiz vardı, derdik ki; ‘Komşu komşunun külüne muhtaç’ diye. Artık komşu komşunun kimliğini sorgulamaya başladı. Buradan Türkiye’yi çıkarmak zorundayız.
“Geçimimiz âlâ değil”
Kısır siyaset bize bir şey vermedi, Türkiye’ye bir şey vermedi, kısır hengamelerin bu memlekete hiç bir yararı yoktur. Kısır arbedelerin ötesine çıkmak zorundayız. Derin yoksulluk oluşmaya başladı, anneler çocuklarını yatağa aç yatırmaya başladılar, esnaf hakikat düzgün siftah yapamaz oldu, çiftçi ürettiği eserin karşılığını alamıyor. Gübreye, samana, ilaca bakın…. Geçimimiz âlâ değil, vatandaşın geçimi âlâ değil. Buradan Türkiye’yi çıkarmamız lazım.
Türkiye’yi buradan çıkarmanın yolu pak siyasettir, ahlaklı siyasettir, siyasete giren kişinin cebini doldurması için efor harcanması değil, cebini doldurması için dolandırıcılık yapması değil, haram yemesi değil. Kıymetli olan; siyasetçi çalışacak vatandaşın cebi dolacak. Vatandaş gidecek parasıyla alışveriş yapacak, fabrikalar çalışacak, tarlalarda beşerler mamüllerini üretecekler, satacaklar, gelir elde edecekler. Hiç kimsenin mağdur olmadığı, hiç bir çocuğun yatağa aç girmediği hoş bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız. O niçinle size sesleniyorum; sakın ola ki bütün bu şikayetler sizi ümitsizliğe kaptırmasın, ümitsizlik bizim kitabımızda yoktur. Biz umudumuzu beslemek zorundayız.
“Yoğun bir işsizlik var biliyorum”
Bu hoş ülkede kalkınmak, helalleşmek, kucaklaşmak zorundayız. Hiç kimsenin kimliğinden, inancından, hayat biçiminden ötürü birisini ötekileştirmemeliyiz. Kardeşiz, birlikteiz, vatanımız bir, bayrağımız bir ve o bayrağın altında huzur ortasında yaşamak istiyoruz. Hengameden uzak yaşamak istiyoruz. Komşumuz açken ona da ekmek götürmeliyiz. Dayanışma külçeşidini kesinlikle geliştirilmeliyiz. Ağır bir işsizlik var biliyorum, milyonlarca insan işsiz biliyorum lakin milyonlarca insan işsizken beşli çetelerin cebinde dolarları, avroları da biliyorum. Bu millete yemin ettim; beşli çetenin sizden hortumladığı her kuruşu, her doları, her avroyu alacağım esnafa vereceğim, milletime vereceğim.
Benim millet anlayışım onların millet anlayışı üzere değildir. Bizde beşli çeteler yoktur. Bizde kimin alın teri var ise alın terinin hakkını alma vardır. İşsizlikle gayret vardır. Düşünebiliyor musunuz? Bir anne çocuğunu yatağa aç yatırırsa o annenin ızdırabını, dramını biliyor musunuz? Hayvanını yeteri kadar besleyemeyen çiftçiyi, yem bulamayan çiftçiyi düşünün, o çiftçinin acısını düşünün. Birileri Ankara’da hükümdarlar üzere oturur, saraylarda oturur, ceplerinde avrolar, dolarlar; ahkam keseler, bu ahkamlara inanmayın. Bu kardeşinize inanın. Benim saraylarda gözüm yok, saraylarda oturmak üzere fikrim yok, mütevazı çalışırım. Benim evlatlarımın ne iş yaptığını kimse bilmez onlar çalışırlar alın terinin karşılığını alırlar mütevazı ömürlerini sürdürürler. Saraylarda oturmak, paraları götürmek, malları götürmek, dolarları, avroları götürenlerden hesabı soracağım, bu milletin hakkı için soracağım.
“Biz kucaklaşmak, helalleşmek istiyoruz”
Bu ülkede bir çocuk yatağa aç giriyorsa, 85 milyon aç demektir. 85 milyon insan, bir çocuğun yatağa aç girmesine seyirci kalamaz. Hele hele bir siyasetçi asla seyirci kalamaz. Sizden bir şey istiyorum. Yarın sandık gelecek. Oy kullanacaksınız. Elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu o denli kullanın. Bizi ayrıştırıyorlar, ayrışmayacağız. Bölmek istiyorlar, bölünmeyeceğiz. birlikte olacağız. Hengame ettirmek istiyorlar. Hengame etmeyeceğiz. Niçin hengame edelim? Hangi münasebet ile hengame edelim. Dayanışma kültürümüzü, imece kültürümüzü geliştirelim.
Esnaf, Ahi Evran geleneğinden geliyor. Komşusu siftah yapmadan; alışverişi şuradan yap diyor, o da siftah yapsın diyor. Yani bu dayanışma külçeşidini, tarihi kültürü, Mevlana’nın külçeşidini, Hacı Bektaş-ı Veli’nin külçeşidini daima birlikte büyütmek zorundayız. Bu topraklara hayat veren Anadolu erenleri, hiç kimsenin yoksul fukara kalmasını istememişlerdir. her insanın karnı doysun, her meskende huzur olsun, her meskende rahmet olsun. En büyük dileğimiz bu. Birilerinin bir eli yağda, öbürü balda. Yandaki komşu açsa olmaz. Bizim inancımız da bunu kabul etmez. Kültürümüz de kabul etmez. Komşu kültürü, Ahi Cihan kültürü… birlikte olmak zorundayız. bir arada olmak zorundayız. Birbirimizin sıkıntısını dinlemek zorundayız. Berbat siyaseti dışlayalım. Ayrıştıran siyaset olmasın. Biz kucaklaşmak, helalleşmek istiyoruz. Helalleşmenin ne kadar bedelli olduğunu en düzgün sizler bilirsiniz.
“Neredeyse birbirimize selam veremez hale geldik”
Öyle bir noktaya geldik ki… Neredeyse komşular birbirine düşman olacak. Bu nasıl bir anlayıştır? Bu anlayıştan; Allah nasip eder, sizler dayanak verirseniz, Türkiye’yi bu yangın yerinden çekip çıkaracağım. Her meskende huzur olacak. Her konutta rahmet olacak. Her esnafı yüzü gülecek.
Bu kardeşiniz, beşli çetelerin adamı değildir. Bu kardeşiniz, uyuşturucu baronlarının adamı değildir. Bu kardeşiniz, mafyanın adamı değildir. Bu kardeşiniz, halkın adamıdır. Sizin için çalışıyorum. Sizin için hengame veriyorum, sizin için gayret ediyorum. Benim dünya malında gözüm yok. Ne olacak, ekmek yiyoruz, karnımız doyuyor. Lakin bir çocuk yatağa aç giriyorsa, bir anne evladını yeteri kadar besleyemiyorsa, o keder; hepimizin ortak kederi olmak zorundadır. Siyaset, millete neredeyse bunu unutturacaktı.
Neredeyse birbirimize selam veremez hale geldik. Nasıl bir ülke haline getirdiler, kardeşim? Bu ülkede barışı, huzuru, Mevlâna külçeşidini inşallah getireceğiz. Herkes kucaklaşacak. Her evladımızın karnı doyacak. Üniversiteyi bitiren, işsiz gezen; milyonlarca gencimiz var. Beşerde biraz vicdan olur. Sen sarayında oturuyorsun da evladını güç bela üniversitede okutmuş bir anne baba… O evlat işsizken, o ailenin dramını sanki o beşerler biliyorlar mı? Bilmiyorlar.”